10 Haziran 2010 Perşembe

KALP KRİZİ

Bir iğne kalp krizi geçiren bir hastanın hayatını kurtarabilir

Bir Çinli Profesörden.



Bunu yapmak için evinizde bir şırınga veya iğne bulundurun.. . Bu çok şaşırtıcı ve bir kalp krizinden kurtarmanın alışılmamış, bilinmeyen bir yoludur. Sonuna kadar okuyun, bir gün birisine faydası olabilir.

İnanılmaz.
Lütfen bu bilgiyi elinizin altında bulundurun. Mükemmel ipuçları.
Bunu okumak için bir dakikanızı ayırın.
Hiç belli olmaz. Birisinin yaşaması size bağlı olabilir.
Babam felçliydi ve daha sonra kalp krizi sonucu öldü. Keşke bu ilk yardımı önce biliyor olsaydım.
Kalp krizi başlayınca, beyindeki kılcal damarlar patlamaya başlar. (Irene Liu)
Kalp krizi başladığında, sakin olun.
Hasta nerede olursa olsun, onu hareket ettirmeyin. Çünkü eğer hareket ettirilirse, kılcal damarlar patlayacaktır.
Hastayı, düşmesini engellemek için oturur konuma getirin ve ardından kan akıtmaya başlayabilirsiniz.
Eğer evinizde bir şırınga varsa, bu en iyisidir.
Aksi takdirde, bir dikiş iğnesi ya da düz bir iğne de olabilir.
1. Enjektör / iğneyi sterilize etmek için ateşe tutun ve daha sonra 10 parmağının da ucuna iğne batırın.
2. Hiçbir özel akupunktur noktası söz konusu değildir. Sadece tırnaktan yaklaşık bir mm kadar derine iğne batırın.
3. Kan çıkana kadar iğne batırın.
4. Kan damlamazsa, parmaklarınız ile sıkın.
5. Tüm 10 parmak da kanayınca, birkaç dakika bekleyin, sonra hastanın bilinci yerine gelecektir.
6. Eğer hastanın ağzı çarpılmışsa, kulakları kızarana kadar sıkın.
7. Sonra her bir kulak memesinden ikişer damla kan gelene kadar her kulak memesine iki kez iğne batırın.
Birkaç dakika sonra hastanın bilincinin yerine gelmesi gerekir.
Hasta herhangi bir anormal belirti olmaksızın normal haline dönünceye kadar bekleyin ve ardından hastaneye götürün.
Eğer hasta bunlar yapılmadan aceleyle bir ambulansa koyulup hastaneye götürülürse, sarsıntılı yolculuk beynindeki bütün kılcal damarların patlamasına neden olacaktır.
Eğer hayatı kurtulur ve zar zor yürümeyi becerebilirse, bu atalarının kerametindendir.
'Ben hayat kurtarmak için kan akıtmayı, bir geleneksel Çin doktordan öğrendim, Ha Bu Ting, Sun Juke'ta yaşıyor.
Ayrıca, bununla ilgili bir deneyimim de oldu. Bu nedenle, bu yöntemin % 100 etkili olduğunu söyleyebilirim.
1979 yılında, Tai Chung'daki Fung GAAP Kolejinde ders veriyordum.
Bir öğleden sonra, bir sınıfta ders anlatırken bir öğretmen benim sınıfıma koşarak geldi ve nefes nefese dedi ki,
'Bayan Liu, çabuk gelin, bizim yönetici kalp krizi geçiriyor!' Hemen 3. kata gittim.
Yöneticimiz Bay Chen Fu Tien'i gördüğümde rengi gitmiş, konuşması peltek, ağzı çarpılmıştı ve bir kalp krizinin tüm belirtileri mevcuttu.
Hemen Bay Chen'in 10 parmağının uçlarına batırmak için, bir uygulama öğrencisinin okulun dışındaki eczaneye şırınga almaya gitmesini istedim.
10 parmağı da kanamaya başlayınca (her bir parmaktan bir bezelye büyüklüğünde kan damlıyordu), birkaç dakika sonra, Bay Chen'in yüzüne renk geldi ve gözleri anlamlı bakmaya başladı.
Ama ağzı hala çarpıktı. Bu yüzden kulaklarını kan ile doldurmak için sıktım.
Kulakları kızarınca,
Sağ kulak memesine iki damla kan akması için iki kez iğne batırdım.
Her bir kulak memesinden ikişer damla kan gelince, bir mucize oldu.
3-5 dakika içinde ağzının şekli normale döndü ve konuşması netleşti.
Onu bir süre dinlendirdik ve sıcak bir fincan çay verdik, sonra onu merdivenlerden aşağı inmesine yardımcı olup Wei Wah Hastanesine götürdük. Bir gece dinlendi ve ertesi gün ders vermek için okula dönmek üzere taburcu edildi. Her şey normale döndü.
Sonrasında hiçbir hastalık etkisi kalmamıştı.
Öte yandan, normal bir kalp krizi hastası genellikle hastane yolunda beyindeki kılcal damarlarda onarılamaz patlamalar yaşıyor.
Sonuç olarak, bu hastalar hiçbir zaman iyileşmiyor.' (Irene Liu)
Kalp krizi ikinci ölüm nedenidir.
Şanslı olanlar hayatta kalır ama ömür boyu felç kalabilir.
Bu bir insanın hayatında olabilecek çok korkunç bir şeydir.
Eğer hepimiz bu kan akıtma yöntemini hatırlarsak ve hayat kurtarma işlemlerini kısa süre içinde başlatırsak, hasta canlanacak ve % 100 normale dönecektir.


ALINTI

7 Haziran 2010 Pazartesi

Kırcı mâlumu ilan etti - Taraf Gazetesi

Kırcı mâlumu ilan etti - Taraf Gazetesi

30 Nisan 2010 Cuma

EVDE YARA BAKIMI

EVDE YARA BAKIMI

22 Şubat 2010 Pazartesi

ÇOCUKLARIMIZI İHMAL ETMEYELİM!...

3 Saniye düşünelim doğru mu?..


       BABA OĞUL,BABA KIZ,ANNE OĞUL,ANNE KIZ...
       HİÇ FARK YOK...DİKKATLE OKUYUN...

       Adam, akşam geç bir saatte işinden döndüğünde beş yaşındaki oğlunu, kapıda kendisini beklerken bulur.

       Çok yorgun ve perişandır.
       Çocuk heyecanla sorar:

       - Baba, bir soru sorabilir miyim?
       - Tabii ki sor bakalım ama kolay olsun.
       - Bir saate kaç lira kazanıyorsun?

       Baba, çok sinirlenir ve oğluna kızar.

       - Seni ilgilendirmeyen işlerle ne diye uğraşıyorsun? Kaçsa kaç, sana ne?

       Oğlan tekrar sorar:

       - Sadece bilmek istiyorum, babacım. N'olur söyle, bir saatte kaç para kazanıyorsun?

       - Peki o zaman. Madem çok merak ediyorsun, söylüyorum.

       Saatte 50 lira kazanıyorum. Mutlu oldun mu şimdi?

       Çocuk birden çok üzülür, bu cevapla küçük belki de büyük hayalleri yıkılmış gibidir. Hemen kendini toparlayıp babasına sorar:

       - Baba, bana 25 lira borç verebilir misin?
       Baba yine sinirlenir ve şöyle der:

       - Eğer saçma sapan bir şey ya da  oyuncak almak için bu parayı istiyorsan derhal odana git bakalım

       ve düşün! baban bütün gün sen, o saçma sapan, ne olduğu belirsiz şeyi al diye para kazanmıyor.

       Böyle düşündüğün için yazıklar olsun sana!

       Küçük oğlan sessizce odasına gider ve yavaşça kapısını kapatır. Baba ise daha da çıldırmış olarak kendi kendine söylenir.

       Sırf para alabilmek için bana böyle sorular sormaya nasıl cüret eder, diye düşünür.
       Bir, bir buçuk saat geçmiştir ki baba artık sakinleşmiştir ve mantıklı olarak düşünmeye başlar.

       Belki de gerçekten alması gereken çok önemli bir
       ihtiyacı vardır diye hayıflanır.

       Bugüne kadar oğlunun kendisinden hiç para istemediğini hatırlar.

       Doğru oğlunun odasına gider. Kapıyı açar ve oğluna sorar:

       - Uyudun mu oğlum?

       - Hayır, diye cevap verir oğlan.

       Baba devam eder...

       - Çok yorgundum, o yüzden sana karşı biraz haksızlık ettiğimi düşündüm ve işte al, istediğin 25 lira.
       Çocuk, sevinçle yatağında zıplar. Parayı alırken babasına sarılıp 'sağol babacım, yaşasın' der ve heyecanla yastığının altındaki buruşuk paraları çıkarıp, saymaya başlar.

       Baba, oğlunun zaten parası olduğunu fark edince yeniden sinirlenir.

       Çocuktek tek paraları sayarken, baba hiddetle sorar:

       - Madem paran vardı neden benden istedin?

       - Çünkü yeterince param yoktu da ondan. Ama şimdi tamam. İstediğimi satın alabilirim artık. Yaşasın!

       Ve çocuk babasının şaşkın bakışları üzerinde, devam eder:

       - Babacım, şimdi 50 liram var ve senin bir saatini satın almak istiyorum.

       Yarın eve erken gel ki birlikte yemek yiyip harika zaman geçirelim.
       Baba çökmüştür, oğluna sarılır ve onun kendisini affetmesini ister.

         Sözüm çok çalışanlara... Zaman büyük bir hızla akıp gidiyor ve biz, bizi sevenlere ve sevdiklerimize dokunamadan konuşamadan, koklayamadan, bir şeyleri paylaşamadan, gözümüzün,gönlümüzün arasından kayıp gitmesine izin veriyoruz.

       Sürekli, hiç bitmeyen bir işimiz var. Eğer yarın başımıza bir ! şey gelirse, çalıştığımız şirket, yerimize birkaç saatte bile yeni birini bulabilir.


       Ya geride bıraktığımız sevdiklerimiz, bizi sevenler? Onlar bu boşluğu nasıl dolduracak?

       Yeni yıldan başlayarak değil hemen şimdi, bir saatlik kazancınızı sevdiklerinizle paylaşmaya ne dersiniz? Eminim karşılığı, paha biçilmez olacak.
__._,_.___