3 Aralık 2009 Perşembe

Selimcan’s Blog

Selimcan’s Blog

2 Aralık 2009 Çarşamba

Sinemanın hayal kurmak olduğunu öğreten adam

Beyoğlu Sineması dün, yönetmen Ahmet Uluçay'ın vedasına şahitlik etti. Uluçay bugün memleketi Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde toprağa verilecek.
Ömrü hayatına 5-6 kısa film ve sadece bir tane uzun metraj yapım sığdırabilmiş bir yönetmeni anma törenine, Türkiye sinemasına emek veren yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu ve sinema yazarlarının yanı sıra bir salon dolusu seveninin katılmasının ardında yatan nedir?
Tören sırasında, mikrofonu alan konuşmacıların, sanki on yıllar boyunca onunla çalışmışlar gibi uzun uzun hatıralarını coşkuyla anlatmalarının ardındaki sır nedir? Oysa Uluçay ile ilgili hatıralarını anlatanların hepsi, onunla ancak çok kısa dönemlerde birlikte çalışma fırsatı bulmuş insanlar. Ama belli ki Uluçay'ın dünyasından o kadar etkilenmişler ki hayatlarında derin izler bırakmış.
Bunun birçok nedeni olabilir. 40'lı yaşlarının başına kadar kamyon şoförlüğü, inşaat işçiliği, çiftçilik dahil birçok iş yapan birisinin bu yaştan sonra sinema yapmaya başlaması olabilir. Ya da dün söz alan bazı konuşmacıların belirttiği gibi Uluçay'ın Yunus Emre'nin, Aşık Veysel'in köklerinden beslenen ama anlatacağını sinema ile anlatan bir "Anadolu insanı" olması da olabilir.
 
Samimi bir aşk
Onun bütün evreni, hayatındaki her anı sinema perdesinde akıyormuşçasına takip etmesinde ve sinemaya olan aşkındaki samimilik belki de insanları bu kadar derinden etkiledi.
Tek uzun metrajlı filmi "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" ile İstanbul Film Festivali'nden en iyi film ödülünü kazandığında, "Bu ödülü karım için alıyorum. Çünkü asıl yönetmen o. Benim sinema hayalim onu büyük yoksulluklara itti. Ama o hep yanımda durdu" dayanışma duygusu mudur Ahmet Uluçay'ı bu kadar kısa sürede insanlar için önemli bir isim haline getiren. Hiç kuşku yok ki hepsi birden.
Ama çok daha önemli iki neden daha var bence.
Hiç kuşku yok ki sinema "ticari bir sanat" dalı. Hatta çoğu zaman "ticari bir iş". İçinde bulunduğumuz çağda bu durum, yeniden ve yeniden tekrarlanarak konuluyor önümüze. İşte böyle bir dönemde Ahmet Uluçay, sinemanın başka bir şey de olabileceğini gösterdiği için anlamlıydı. Sinemanın hayal kurmak ve izleyenlere de hayal kurdurmak gibi çok basit bir işlevi olduğunu hatırlattı yeniden bizlere. Sinemaya âşık bir adamın, 40 yaşından sonra bile, Türkiye'de kısa film denilince ilk akla gelen isimlerden biri olabileceğini; bütün yokluklara rağmen hayalinin peşinden giderek yıllar süren bir uğraşın sonunda bitirdiği tek uzun metraj filmiyle Türkiye sinemasının en iyi yapımlarından birisinin ortaya çıkartılabileceğini bizlere gösterdi.
Ahmet Uluçay, bir şeyi gönülden sevmenin, o şeye dair hayal kurmanın, kurulan hayali gerçekleştirmek için emek harcamanın hâlâ geçer akçe olduğunu bizlere gösterdiği için özel bir adamdı.
 
Uluçay'ın bize mirası
Uluçay'ın rahatsızlığı nedeniyle bir türlü tamamlayamadığı ikinci filmi "Bozkırda Deniz Kabuğu", onun mirası olarak kabul edilmeli. Bu yarım kalan filmi tamamlamak, dün Beyoğlu Sineması'na gelip Uluçay'a saygılarını sunan herkesin boynunu borcu olmalıdır. Bir hayalin peşinden koşan Uluçay, böylece geridekilere de bir hayalin kapısını açmış oldu...


21 Kasım 2009 Cumartesi

Selimcan’s Blog

Selimcan’s Blog

27 Ekim 2009 Salı

29 Ağustos 2009 Cumartesi

YARATICILIK MI EVRİMLEŞME Mİ, İNSANIN GELİŞMİŞLİĞİNİ GÖSTERİR?

 
Hep tartışılan konudur. Canlılar doğal seleksiyon yoluyla evrimleşmiş, zamanla yeni türler ortaya çıkmıştır. Bir başka görüşse canlıların bir anda yaratıldığı yönündedir. 
Ekonomi ve endüstri hayatında ise her iki kuram da geçerlidir: Tüm yeniliklerde hem tecrübe vardır hem yaratıcılık!
Örneğin oyun oynanan topu ilk icat edenler, 2500 yıl önce Çinliler olmuş. Aztek uygarlığı ise özel bir karışımla topu elastik hale getirip kendiliğinden zıplatmayı başarmış. Anglosaksonların (ya da rivayete göre Cermenlerin) domuzların mesanesini şişirip oyun oynadıkları da biliniyor. Romalılar ise bugünkü futbol topunun mucidi. Evrimleşme işte böyle başlıyor.
Gelişmeleri kronolojik olarak inceleyen Charles Goodyear, vulkanize edilmiş araba lastiğini bu öykülerden yola çıkarak bulmuş. Goodyear, kükürtle sertleştirdiği lastiği icat ettikten sonra ‘Michelin', ‘radyal' lastiği piyasaya sürerek bir başka yenilik yaratmış.
Bugün üreticiler patlamayan lastikte son noktayı koymak üzere. Yenilik süreci lastiklerin taban desenleri üzerinde devam ediyor. Yakında ortaya çıkacak teknolojiyle sürtünme sesi yok olacak. Şimdiyse evrimleşme, bilgisayar yardımıyla yolun engebelerini hissedip yok edecek teknolojide.
 
Sebzeler müzikle sulanınca daha yeşil
Evrimleşme ve yaratıcılık ilişkisine başka örnekler de var: Wal-Mart'ın sermaye gücüyle yaptığı atılımlar, Amerika'da küçük zincirleri bir anda zora sokmuş. Her zamanki refleksle fiyatla oynamaya çalışmışlar ama dev Wal-Mart'ın karşısında başarılı olamamışlar. Sadece tek bir zincir ilginç bir yenilikle öne geçmiş. 
"Winn Dixie", fiyatları düşürmeden Wal-Mart'ı yenmiş. Öykü oldukça ilginç: "Winn Dixie", 1913 yılından bu yana Amerika'nın güney eyaletlerinde faaliyet gösteren orta boy bir süpermarket zinciri. Sebze reyonlarının ilginç dizaynıyla ünlenmiş. Zaten marketçilikte müşteriyi bu bölüm çekermiş mağazaya. Reyonlarda yerel sebzelerden tropik meyvelere kadar yüzlerce çeşit varmış. Lakin Wal-Mart yanı başına gelince bu ünü kaybolmaya başlamış.
Reyonlara baştan çekidüzen verilmiş ama rekabet ortamında fark edilmemiş. Sonra yenilik adına bir komite kurmuşlar. Amaç Wal-Mart'a giden müşterileri geri çevirmek. 
Yenilik projesini üstlenen firma, kısa zamanda öyle bir yenilik yapmış ki herkesin ağzı açık kalmış. Sistem tam anlamıyla yaratıcılık örneğiymiş! Reyonların üstüne tavandan sarkan bir sulama mekân izması yavaşça yaklaşılıyor, önce birkaç damla yağmur sesi ve sonra mağazaya yayılan bir yağmur gürültüsü...
Uyarıyı hisseden müşteriler sebze tezgâhından hemen geri çekiliyor, sonra bir anda "mağaza içi yağış" başlıyor. Hem de fonda "Singin'in the Rain" melodisiyle birlikte. 1952'de çevrilen tüm zamanların en iyi müzikali "Yağmur Altında" filminin o ünlü parçası: Gene Kelly, Donald O' Connor ve Debbie Reynolds...
Sebzeler sulanırken herkes bir an tüm zamanların en iyi müzikalinin ünlü parçasını hayranlıkla dinliyor. Sebzelere uzanan elleri otuz saniye boyunca tezgâhtan uzakta tutan sihir Gene Kelly'nin buğulu sesinde...
Ve sonuç: "Winn Dixie"nin kaçırdığı müşteriler geri dönmekle kalmamış, Wal-Mart'tan bu tarafa akın başlamış.
 
 
Hayatta dikili bir ağacınız olsun
Son yenilik öyküsü ise daha da ilginç! Acaba kiralık ağaç olur mu? Yenilikçi İtalyanlara göre galiba oluyor!
Kuzey Avrupalılar güneşe hasret insanlar. Yediden yetmişe herkeste bir Akdeniz tutkusu var: "Bol güneş", "zeytin ağacı" ve de "zeytinyağı"!
Öyle sıradan zeytinyağına rağbet edilmiyor. Proses edilip fabrika tezgâhından geçmiş zeytinyağı market raflarında zaten var. İlla ki taş değirmende çekilmiş sızma zeytinyağı olacak. Bir litrelik yemyeşil soğuk sıkım zeytinyağına kucak dolusu para vermeye hazırlar.
Gerçeği fark eden açıkgöz İtalyanlar bakın neler yapmış: Toscana Bölgesi'nde bir bölüm zeytin bahçesi Kuzeyli turistlere ayrılmış. Tüm ağaçlar aynı yaşta ve olağanüstü bakımlı. Çiftliğin içinde geleneksel usullerle zeytin sıkan otantik bir değirmen var. Ağaçlar tek tek sertifikalandırılıyor. Zeytinyağının hangi ağaçtan elde edildiği ve miktarı kayıt altında.
Hedef kitle Kuzey Avrupa'dan gelen turist aileler. Çiftliğe davet ediliyor, zeytin ağaçları ve taş değirmen bir müze havasında gezdiriliyor. Zeytinyağıyla hazırlanmış yemekleri ikram etmekse pazarlamanın ince ayarı! 
Ve sıcağı sıcağına ziyaretçilere bir teklif götürülüyor: Buradaki her ağaç kiralanabilir! Süre en az üç, en fazla on yıl! Ağaca kiralayanın ismi veriliyor. Kimileri sevdiği kişinin adına hediye amaçlı kiralıyor ağaçları, kimileri de ailesi adına.
Garanti belgesi de var: Her hasatta ağaçtan elde edilen zeytinler taş değirmende sıkılacak ve özel şişelerde kiralayanların adreslerine gönderilecek! Böylece kiracı turistler, "İtalya'da benim dikili ağacımdan elde edilen zeytinyağı" deme ayrıcalığına sahip olacak. Yenilik projesiyle üç ay içinde 800 ağacın kiralanması sağlanmış. Üstelik kira bedeli de epey yüksek: Üç yıl için 5 bin dolar!

İşte yeniliğin birbirini ateşleyen döngüsüne basit örnekler. Evrimleşme ve yenilik! Odaklandığınız konuda önce tarihsel evrimi bileceksiniz, sonra da kafanızın içindeki ampulün bir anda yanmasını bekleyeceksiniz. Gerçek yeniliklerin ortaya çıkmasındaki sır hep burada!

Nur Demirok
Referans 29/08/2009

Kaynak:


11 Mart 2009 Çarşamba

'Deli bal' hem ilaç hem de zehir

AA
Şifa kaynağı olarak kullanılan balın özellikleri yapıldığı bitkiye göre değişiyor. Türkiye'de Karadeniz bölgesinde bin 800 metre yükseklikteki ormanlık alanlarda yetişen, literatürdeki adı 'rhododendron pontica'' olan ve halk arasında ''dağ gülü'' olarak bilinen bitkinin pembe renkli çiçekleri arılar bal yapmak için kullanıyor. "Dağ gülü"nden elde edilen bal, halk arasında ''deli bal'' olarak adlandırılıyor.

Uludağ Üniversitesi Zehir Danışma Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Gürayten Özyurt, ''deli bal''ın alternatif tıpta mide ağrılarında, bağırsak hastalıklarında, şeker hastalığında ve hipertansiyon tedavisinde kullanıldığını dile getirerek, ''dağ gülü''nün yapısında bulunan, iskelet ve kalp kası hücrelerinde, merkezi sinir sistemini etkileyen ''grayanotoksin'' adlı maddenin, bu çiçekten yapılan balın içinde de olduğunu vurguladı. Bu çiçekten elde edilen balın zehirli olduğunu anlatan Özyurt, şunları söyledi:

ZEHİR DOĞRUDAN KALBİ ETKİLİYOR
''Grayanotoksinin 'deli bal hastalığı' denilen rahatsızlıklara neden olduğu bilinmektedir. Bu balın 1 çay kaşığından fazla yenilmesinin zehirlenmelere neden olduğu da bir gerçektir. Bu zehirlenme, bal yendikten birkaç dakika veya saat sonra ortaya çıkmaktadır. Tükürük artışı, kan basıncında ve nabızda belirgin düşüşe neden olmaktadır. Grayanotoksin, direkt kalbe etki eden bir zehirdir. Şuur kayıplarına, kaslarda gevşemelere neden olmaktadır. Kişide, çok şiddetli bir tansiyon düşmesi olursa, ölüme kadar varabilen sonuçlar doğurabilir. Yaşlılarda, çocuklarda normal insanlara göre daha tehlikeli olabiliyor. ''

SİLAH OLARAK KULLANILMIŞ
Prof. Dr. Özyurt, ''deli bal''ın tarihte silah olarak kullanıldığına ilişkin veriler bulunduğuna işaret etti. Tarihi belgelerde, Milattan Önce 401 yılında Karadeniz yakınlarında kamp yapan 10 bin Yunan askerin bölge halkı tarafından deli balla zehirlendiklerine ilişkin bilgilerin yer aldığına dikkati çeken Özyurt, MÖ 67 yılında Pontus kralı Mitridat'a karşı gelen Pompey'in ordularının da aynı bölgede kamp kurduklarında, bu bölgedeki petek ballarını yiyerek zehirlendikleri ve kolayca esir düştüklerinin anlatıldığını söyledi. Özyurt, ''Tarihte düşmanları etkisiz hale getirmek için kullanılan ilk biyolojik silah olan bu bal tüketilirken çok dikkatli olunmalı'' dedi.

ZEHİRLENMENİN DERECESİ YENİLEN MİKTARLA İLİŞKİLİ
Deli baldan kaynaklanan zehirlenmenin boyutunun, yenilen miktarla ilgili olduğunu anlatan Özyurt, ''Grayanatoksin''in yoğunluğunun baldan bala değişebileceği gibi, zehirlenme belirtilerinin de kişiden kişiye değişebildiğini bildirdi. Özyurt, Türkiye'nin her yerinde ''deli bal'' zehirlenmelerine rastlanabildiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Doğal gıda ve bal tüketiminin her geçen gün daha arttığı, turizm hareketlerinin hız kazandığı günümüzde, deli bal olgularının hem ülkemizde hem de yurt dışında daha sık rastlanacağı düşünülebilir. Açıklanamayan hipertansiyon, nabız düşüklüğü gibi şikayetlerle hastanelere başvuran kişilerde, deli bal zehirlenmesini hatırlamak gerekir.''



15 Şubat 2009 Pazar

YAŞASIN HER TÜRLÜ TÜKETİM!?

Tüketim toplumunda;herşey tüketilir. İşte son örnek; ateistler ile tanrının varlığına inanlar arsındaki inanılmaz rekebet. Toplum mühendisleri böylesi bir rekabetten piyasa yapmazlarsa olmaz. Toplumun sıradan insanlarından tutun da zengin kesimlerine kadar bu rekabet tüketm için kullanılmaya başlandı.

"Misyoner ateistler
Üzerindeki ilanla insanları ateizme çağıran "misyoner" otobüsler başlangıçta tepki çekti. Bir şoför, üzerinde böyle bir ilan olan otobüsü kullanmayı reddetti ve işi bıraktı. İngiltere'deki reklam denetim kurulu (ASA) aldığı şikâyetler üzerine bir değerlendirme yaptı ve ilanların sorun yaratmadığı kanaatine vardı. Sonuçta İngiltere yollarına düşen "ateist otobüsler" diğer ülkelerdeki ateistleri de tetikledi. İspanya'da da benzer ilanlar İspanyolca olarak otobüslerin üzerinde yerini aldı ve misyoner otobüsler serbest piyasanın desteğiyle Katalunya güzargâhında arz-ı endam etmeye başladı.
İlanların yasaklanması için uğraşlar boşa çıkınca ya da daha doğru bir deyişle İngiltere ve İspanya'daki yerel yönetimler "Paranın dini imanı yoktur" deyip ilanlara izin verince, inançlıların da serbest piyasada mücadele etmekten başka şansı kalmadı. İngiltere'de, üç ayrı Hıristiyan cemaat hemen para toplayarak karşı hamle yaptı. Çarpıcı ilanlardan birini veren Hıristiyan Parti, kiraladığı otobüslerin üzerine şöyle yazdırdı: "Tanrı kesinlikle var, Hıristiyan Parti'ye katılın ve hayatın keyfini çıkarın!" Aynı ilanlar, İspanya'da da otobüslerin üzerine İspanyolca yazılarak sergilenmeye başlandı. Bir başka cemaat ise 35 bin sterlin vererek 100 otobüsün üzerine "Ancak salaklar içten bir şekilde 'Tanrı yoktur' diyebilir" yazdırdı. Rus Ortodoks Kilisesi de İngiltere'de 25 otobüs kiralayarak "İnanın Tanrı var, endişelenmeyin ve hayatın keyfini çıkarın" mesajıyla halkı ikna etmeye hazırlanıyor."

Bizim sermayemiz ve burjuvazi henüz türbanı çözemedi. Yani aslında tüketüm ve şehirleşmedeki yavaş sürec dönüşümü hızlandırmamaktadır.


10 Şubat 2009 Salı

Sevgililer Günü virüslerine dikkat

Sosyal mühendislik kapsamında hazırlanan
bilgisayar virüslerinin bazıları doğrudan kullanıcının bilgisayarını
çalışamaz hale getirirken, bazıları kişiye özel bilgileri topluyor,
bazıları da kullanıcıdan habersiz bulaştıkları bilgisayarı başka
sistemlere saldırı amaçlı üs haline getiriyor.
Güvenlik uzmanları, Sevgililer Günü’ne özel hazırlanan virüslerde,
“seni seviyorum”, “çok güzelsin”, “ilk görüşte aşk”, “benden sana”,
“aşkımı böyle anlatıyorum”, “sana özel şiirim”, “benimle dans eder
misin”, “benim ol”, “sana özel şarkım” gibi isimlerin kullanılmasının
muhtemel olduğunu belirtiyorlar. Uzmanlar, kullanıcılardan, işletim
sistemi ve antivirüs yazılımlarını güncellemelerini, olağan dışı
adreslerden gelen “aşk” içerikli elektronik postaları açmamalarını ve
dikkatli olmalarını istiyor.



Sizde hemen para kazanmaya başlayın!

TürkPTC'ye ücretsiz üye olduktan sonra reklam sayfamızdaki bağlantısına tıklayıp
reklam veren müşterilerimizin belirlediği süre boyunca görüntülediğiniz her web sitesi için para kazanıyorsunuz.
Ayrıca sizin referansınızla üye olan kullanıcıların görüntülediği reklamlardan da kazanırsınız.
Hem sizin daha fazla kazanmanız, hem de arkadaşlarınızın bu fırsattan
yararlanması için sitemizi hemen arkadaşlarınıza önerin.


Hesabınızda 2.00$ biriktikten
sonra istediğiniz zaman paranızı isteyebilirsiniz. Ödemelerimiz tercihinize
göre AlertPay veya banka havalesi ile yapılmaktadır.

http://turkptc.com/kayit.php?r=bekir

12 Ocak 2009 Pazartesi

YENİ AÇILIŞ SAYFANIZ FLAKES


Flakes interneti kolaylaştıran arayüzü ile sık kullanılanlarınıza her yerden erişim sağlayan bir hizmettir. Flakes hizmetine daha hızlı erişim için www.uflakes.com internet adresini kullanabilirsiniz.
Search-Earn.com Flakes kullanıcılarına günlük olarak SE puanı dağıtır. Partner Üyeler günlük 100 SE Puanı, Accounts Pro Üyeler günlük 70 SE puanı, Standart Üyeler günlük 35 SE puanı kazanır.

Flakes kanallarınıza dilediğini web sitesinin adresini dilediğiniz etiket ile kayıt edebilir ve tek tıkla ulaşabilirsiniz. Dilediğiniz kadar kanal altında, dilediğiniz kadar url yi kendinize özel açılış sayfasında gruplayabilir interneti kolay kullanırsınız.
Flakes Facebook sayfasına katılın desteğinizi arttırın. Facebook sayfasına erişmek için http://www.facebook.com/pages/uFlakescom/43453927668 bağlantısına tıklayın. Facebook ta flakes sayfasını arkadaşlarınıza tavsiye edin. Flakes kullanımını arttırmamıza yardımcı olun.
Flakes ile Çifte Kazanç Kampanyası Başladı!

Kampanya koşullarına göre Flakes kullanmasını sağladığınız her kişi için tam 20 bin puan kazanabilirsiniz. Kampanya detaylarını ve kurallarını Flakes ile Çifte Kazanç sayfasında bulabilirsiniz. Flakes ile çifte kazanç kampanyasında standart, accounts pro, partner tüm üyeler katılabilir. Davet kampanyası ile ilgili kazançlarınızı durumunuzu Kampanya Hesap sayfasından online olarak takip edebilirsiniz. Bonuslarınızı kaçırmamak için üyeliğinizi Accounts Pro' ya Yükseltebilirsiniz.

SIRADAKİ ERGENEKONCULAR KİMLER ACABA?

“On birinci Ergenekon operasyonu yakında siyasilere ve medyaya yapılacak. Darbeci damar medyada da tasfiye olacak. Yeni dalga, 90’ların ikinci yarısı ve 2000’lerde etkili olmuş önemli siyasileri kapsayacak.”

“Emekli askerlere bir operasyon daha olacak. Bu operasyonun geçmişte genelkurmay başkanı olmuş bir ismi de kapsayacağı söyleniyor. Orduda temizlik muvazzaflarda ise çok yukarılara gitmez.”

“MİT, Ergenekoncu olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrıldı. MİT’te hâlâ çok sert bir Ergenekoncu kanat var. Geçmişte Susurluk’u yaratmıştı bunlar. Ergenekon sürecinde bunların da üzerine gidilecek.”
DEVAMINI : http://www.taraf.com.tr/makale/3522.htm DE OKUYABİLİRSİNİZ.

FLAŞ FLAŞ FLAŞ

"Eski özel harekât polis şefi İbrahim Şahin tutuklanırken açıkladı: Korg. Bekir Kalyoncu ve Genelkurmay’dan Metin Paşa bana yeni güvenlik müsteşarı olacağımı söylediler. Önceki akşam nöbetçi mahkemede sorgulanıp tutuklanan ve Metris Cezaevi’ne konan Eski Özel Harekât Daire Başkan Vekili ve Susurluk mahkûmu İbrahim Şahin, giderayak iki generalin adını vererek kendisini savunmaya çalıştı. Şahin yeni güvenlik örgütlenmesiyle ilgili çalışmaları hatırlatarak şöyle dedi: Yedinci Kolordu Komutanı Korgeneral Bekir Kalyoncu ve Genelkurmay’dan Metin Paşa bana ‘bu güvenlik örgütünün müsteşarı olacaksın, hazırlan’ dediler. Evinde çıkan bir isim listesini de böyle açıklayan Şahin şunları söyledi: Bu yeni oluşumda görev almak üzere özel harekât polislerinden, 30 yaşın altındaki askerlerden 300 kişi seçeceksin dediler. Evimde ele geçen liste buna aittir."
Devamını:http://www.taraf.com.tr/haber/25398.htm okuyabilirsiniz.

7 Ocak 2009 Çarşamba

'Tanrı yok!' ilanı

Dünyanın birçok kentinde olduğu gibi İngiltere'nin başkenti Londra'da da belediye otobüsleri yıllardır reklam alıyor. Ancak dün belediye otobüsleri ilk kez Ateizm, yani Tanrıtanımazlık Kampanyayı düzenleyenler, bu ilanı dini grupların Hıristiyanlık propagandasına tepki olarak verdiklerini söylüyor.

Dini gruplar, "Muhtemelen Tanrı Yok" diyen ilanlara tepki göstermediler aksine, bu tür tartışmaların yararlı olduğunu söylediler. BBC'de yer alan habere göre Londra'daki 200 belediye otobüsüne verilen ilanlarda "Muhtemelen Tanrı yok. Üzülmeyi bırakın ve hayatın tadını çıkarmaya bakın" deniyor.

Kampanyanın fikir babası, İngiliz komedi yazarı Ariene Sherine. Sherine daha önce yine otobüslere verilen dini ilanlardaki internet sitelerine girmiş.

Sherine, "İnternet sitelerine girdiğimizde Hıristiyan olmayanların cehennemde yanacaklarından, sonsuza kadar acı çekeceklerinden bahseden yazılar gördüm. Sonra kendi kendime dedim ki 'Bu çalışan insanların içini açacak bir mesaj değil... Biz de bunun tamamen tersini söyleyen ama olumlu olan bir karşı-ilan verelim...' diyor.

Ariene Sherine Londra'da belediye otobüslerine ilan verebilmek için gerekli olan 5 bin 500 sterlini bulabilmek amacıyla internette bir bağış kampanyası başlatmış. Bugün toplanan paranın miktarı 130 bin sterlini aşmış.

Şimdi bu parayla başka şehirlerdeki belediye otobüslerine de ilanlar verilmesi planlanıyor.

Organizatörlerin kendileri bunun bir ateist kampanya olduğunu söylüyorlar.

Ama aralarında Metodist Kilisesi'nin de bulunduğu Hıristiyan gruplar, ilandaki "muhtemelen" ibaresinin tartışmaya açık kapı bıraktığını, bunun da olumlu bir şey olduğunu belirtiyorlar.




6 ocak2009 VATAN

6 Ocak 2009 Salı

Nâzım Hikmet yeniden vatandaşlığa alınıyor


Bakanlar Kurulu toplantısından açıklamalar yapan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, 1951 yılında Nâzım Hikmet’in Türk vatandaşlığından çıkarıldığını hatırlattı. Çiçek, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan kararnameyle ünlü şairin yeniden Türk vatandaşlığına alınacağını açıkladı.