30 Temmuz 2008 Çarşamba

Merhamet' erdemine -hâlâ- inananlar, 'Earthlings'i ne yapıp edip izleyin!

Ali Murat Güven: 'Merhamet' erdemine -hâlâ- inananlar, 'Earthlings'i ne yapıp edip izleyin!
Kürkleri için henüz canlıyken haşlanmış sulara, asit banyolarına sokulan tilkiler ve diğer yabanî kedi türleri...

Sirklerdeki gösterilere hazırlanırken en ağıza alınmayacak küfürler eşliğinde habire kırbaçlanıp yetiştiricilerinden inanılmaz dayaklar yiyen, bunun sonucunda da zaman zaman çıldırıp “efendilerini” öldürmeye kalkışan filler, aslanlar, kaplanlar, köpekler...

“Bilimsel araştırma” kimliği altında laboratuarlarda -henüz canlıyken- beyinleri açılıp cerrahî operasyonlara, en ağırından elektro-şoklara ve daha türlü türlü “bilimsel işkenceler”e tâbi tutulan babun maymunları...

* * *

Bir televizyon kanalındaki prodüktörlük görevinin yanısıra, “Barınak Gönüllüleri” adlı hayvan hakları derneğinin de uzun yıllardır genel başkanlığını yürüten haberci-aktivist kız kardeşim Jale Güven, geçtiğimiz günlerde elinde “Dünyalılar” (Earthlings) adlı bir film ile ziyaretime geldi ve DVD'yi masama bıraktıktan sonra da şunları söyledi:

“Bu filmi mutlaka izlemeni ve izledikten sonraki duygularını da okurlarınla paylaşmanı rica ediyorum.”

Hemşiremin getirdiği filmi, ilki o günün gecesi olmak üzere, ardarda bir kaç kez “izlemeye çalıştım”.

Evet, “çalıştım” diyorum; çünkü insanoğlunun çağımızda kurduğu vahşi endüstriyel düzen içinde, doğaya ve özellikle de hayvanlara ne kadar iğrenç davrandığını -çoğu gizli kameralar tarafından kaydedilmiş- yüzlerce şok edici görüntü eşliğinde anlatan bu belge-film, beni her defasında allak bullak etti ve daha fazlasını görmeye dayanamayarak cihazı kapattım. Ta ki bir-iki gün önce, gece yarısı çoluk çocuk uyuduktan sonra, dişimi sıkıp “Dünyalılar”ı -zaman zaman gözlerimden istemsizce süzülen yaşlar eşliğinde- baştan sona kadar kesintisiz biçimde izlemeyi başarana kadar...

Tek kelimeyle yürek kaldırıcı, inanılmaz bir deneyimdi bu filmi izlemek...

Amerikan mezbahalarında canlı canlı kancalara asılan ve “eti daha lezzetli olsun” diye gırtlaklarına hart diye sokulan bıçaklarla, henüz hayattayken kanları saatlerce yere boşaltılarak yavaş yavaş öldürülen sığırların içler acısı böğürtüleri...

Berbat koşullardaki kümeslerde birazcık daha yer kazanabilmek için kulakları ve kuyrukları “anestezi yapılmadan” makasla kesilen, bu işlemden sonra kan kokusunu alıp birbirlerini ısırmasınlar diye de dişleri kerpetenle (yine anestezi olmaksızın) sökülen domuzların insanın tüylerini diken diken eden tiz çığlıkları...

Derisi diri diri soyulduktan sonra, vıcık vıcık kanlar içinde kameraya dönüp insan olanları insanlığından utandıracak son bir bakış fırlatan yavru foklar...

Fast-food zincirleri için devâsâ üretme çiftliklerinde tıklım tıkaş koşullarda yetiştirilen ve -herhalde böylesi işletmecilere çok daha kolay geldiğinden dolayı- “üzerlerinde tepinilerek” öldürülen tavuklar...

Kürkleri için henüz canlıyken haşlanmış sulara, asit banyolarına sokulan tilkiler ve diğer yabanî kedi türleri...

Sirklerdeki gösterilere hazırlanırken en ağıza alınmayacak küfürler eşliğinde habire kırbaçlanıp yetiştiricilerinden inanılmaz dayaklar yiyen, bunun sonucunda da zaman zaman çıldırıp “efendilerini” öldürmeye kalkışan filler, aslanlar, kaplanlar, köpekler...

“Bilimsel araştırma” kimliği altında laboratuarlarda -henüz canlıyken- beyinleri açılıp cerrahî operasyonlara, en ağırından elektro-şoklara ve daha türlü türlü “bilimsel işkenceler”e tâbi tutulan babun maymunları...

Ve ne yazık ki bu kadarla da kalmayıp, bundan çok daha fazlasını gözlerimizin içine sokarak göstermekte söz konusu yapıt...

İnternetteki kısa bir araştırma sonucunda, yapımcılığını ve yönetmenliğini Amerikalı bağımsız sinemacı Shaun Monson'un gerçekleştirdiği “Dünyalılar”ın, hazırlandığı 2005 yılından bu yana ödüllere boğulmuş bir çalışma olduğunu öğrendim. 95 dakikalık kesintisiz bir şok dalgası şeklinde sürüp giden bu belge-filmde “anlatıcı ses” görevini ise Hollywood'un ünlü aktörlerinden (ki kendisi aynı zamanda bir hayvan hakları aktivisti olarak da tanınıyor) Joaquin Phoenix üstlenmiş. “Gladyatör”den “8 mm”ye, “Buffalo Soldiers”dan “Hotel Rwanda” ve “Reservation Road”a dek bir çok unutulmaz filme imza atmış bulunan Phoenix'in -yalnızca sesiyle katkıda bulunduğu- bu mütevazı yapıt için, kendisiyle yapılan bir söyleşide “Kariyerimin en önemli çalışması” demiş olması da bana göre ayrı bir güzellik arz etmekte...

Başta ABD, Kanada ve Çin olmak üzere, dünyanın dört bir köşesinden toparlanmış görüntülerden kurgulanan “Dünyalılar”da, gerek kamuoyu, gerek hükûmetler ve gerekse yerel yönetimleriyle hayvan hakları konusunda berbat bir sicile sahip bulunan Türkiye Cumhuriyeti de bir dizi ibretlik görüntüyle yerini almış. Bundan bir kaç yıl önce güney illerimizden birinde, belediye görevlilerinin canlı canlı çöp kamyonunun arkasına atıp presledikleri yavru köpek ve herhangi bir Kurban Bayramı'nda ellerinden kaçan boğayı -çığlık çığlığa koştururken- bir yandan dövüp diğer yandan da ayaklarını kırarak zaptetmeye çalışan “ibadetin cezbesi içindeki” yurdum insanları, “Müslüman Türkiye”yi son üç yıldır dünyanın dört bir köşesinde gösterilip duran bu belgeselde pek güzel bir biçimde temsil etmekteler...

Allah'tan ki yönetmen Monson, haber ajansları ve televizyonların özellikle Kurban Bayramı zamanlarında yayımladıkları diğer bazı görüntülere ulaşamamış. Eğer böyle bir facia gerçekleşseydi, “Dünyalılar” belgeselinin en az yarısı “Türkiye kaynaklı görüntüler”den oluşurdu!

Bu arada, ABD'de dindar Yahudi tüketiciler için kurulmuş en büyük “kosher” (helâl gıda) mezbahasının içinde yapılan dehşet verici bazı gizli çekimler de bugüne kadar “helâl gıda” konusunda Müslüman üreticilerden daha titiz olduklarına yönelik bir ön kabûlüm bulunan Yahudi tüccarların, kâr hırsı söz konusu olduğunda -tıpkı bu konuda en küçük bir ahlâkî endişeleri dahi bulunmayan Çinliler gibi- nasıl da cıvıttıklarını göstermesi, benim açımdan “Dünyalılar”ın bir başka eğitici-öğretici yönüydü.

Kız kardeşim, söz konusu belgeselin DVD'sini bana bırakırken, “Dernek olarak, bu filmi özellikle senin izleyip yazmana çok önem veriyoruz. Çünkü, Kur'an'da tanımlandığı biçimde düşünen ve de yaşayan hiç bir gerçek Müslüman böyle bir vahşet evrenine seyirci kalamaz" dedi ve ekledi:

"Allah, bizlerden, doğaya karşı bu yaptıklarımızın hesabını ahirette mutlaka soracaktır.”

Gerçekten de “Allah'ın yeryüzündeki halifesi” olarak yaratılan insanın, kimi zamanlarda nasıl “aşağıların aşağısı” vicdansızlık timsali bir mahluğa, ne denli vahşi bir “kubur faresi”ne dönüştüğünü (ki bence bu filmi izledikten sonra, böyle bir deyimi kullanmak da genetik kodları ve içgüdüleriyle hareket etmekten başka bir kabahati bulunmayan kubur farelerine hakaret olur) göstermesi açısından, kendisini “Müslüman” olarak tanımlayan sinemaseverlerin özellikle izlemesi gereken bir başyapıt “Dünyalılar”...

Devesinin sırtına onu azarlayarak inip binen sahabeyi hiç tereddütsüz cezalandıran; çevresinde ise bir kediyi uykusunda rahatsız etmemek için hayvanın üzerine yattığı kaftanını yavaşça keserek mescitten kalkıp giden yol arkadaşlarına sahip bir Peygamber'in ümmeti, “Yeryüzünü sizler için türlü güzelliklerle donattık. Onlardan yiyin, için, fakat israf etmeyin” emrinin günümüzde nasıl da ayaklar altına alındığını görüp biraz olsun tevekküle dalmalılar. Çünkü, bu kirli ve ahlâksız besin zincirinin “üretici cephesi”ndekiler kadar, süreci görmezden gelip önlerine her konulanı hiç sorgulamadan afiyetle tüketenleri de yeniden sorumluluk duygusuna davet ediyor bu yapıt...

“Recep İvedik” gibi filmler Türkiye DVD piyasasına iki ayda hemencecik düşüverir. Ancak, ülkemizdeki hemen hiç bir ithalatçı şirket, başta çocuklar ve gençler olmak üzere, her yaştan izleyicinin duygu dünyasına yapıcı katkılarda bulunabilecek kimi özel filmleri, özellikle de belgeselleri satın alıp yayımlamaya gerek duymaz. Aynı şekilde, “yoldan sapmış” durumdaki insanoğlunun kendine gelmesi açısından son derece faydalı bir film olan “Dünyalılar”ı da -en azından şimdilik- yasal kopyalarıyla raflarda bulabilmek imkânsız. Olsun; bir üretici şaşırır da ileride yasal kopyalarını piyasaya sürerse sonradan onu da alır ve koleksiyonunuza katarsınız. Filmi an itibarıyla görebilmek içinse internette paylaşıma açıldığı sitelerden birinden indirmeniz mümkün.

Demem odur ki bu filmi -öyle ya da böyle- ne yapıp edip bulun, izleyin ve çevrenizdekilere de izletin.

İnsanoğlunun doğadaki başka hiç bir varlığa benzemeyen bu zalimâne fıtratını bütün çıplaklığıyla ortaya seren böylesi yapıtları gördükten sonra, gerçekten de bütün kalbimle merak ediyorum:

Bizler, hem kendi türümüze, hem de diğer türlere karşı sergilediğimiz bu kadar zalimlikten sonra, Kıyamet Günü Rabbimizin huzuruna hangi yüzle çıkacağız ?

O yüzden, şimdiden yalvarıyorum ki şefaat Ya Rab, şefaat Ya Rab, şefaat Ya Rab...
* * *

“Dünyalılar” (Earthlings) belgeselinin resmî internet sitesi: http://www.isawearthlings.com/

“Dünyalılar” (Earthlings) belgeselinin yasal ve ücretsiz olarak uluslararası kamuoyunun izlemesine açık, üstelik “Türkçe altyazı” seçeneği de bulunan iyi kalitede bir kopyasını masaüstüne indirmek için aşağıdaki adresi ziyaret edebilirsiniz:

Adres: http://veg-tv.info/Earthlings

Hiç yorum yok: