2 Haziran 2008 Pazartesi

TARAF - 'Düşünmek Taraf Olmaktır'

TARAF - 'Düşünmek Taraf Olmaktır'
NEŞE DÜZEL: Bizim üst düzey yargı bürokrasisinde tuhaf bir hareketlilik ortaya çıktı. Önce Yargıtay, ardından Danıştay birer ‘muhtıra’ yayınladı. Bunlar, hukuki olmaktan ziyade siyasi metinler. Niye bizim Yargı siyasete müdahale etmek istiyor?

Doç. Dr. SERAP YAZICI: Yargının bu tutumu yeni değil. Gerçi bugün en yüksek düzeyine ulaştı ama, 1961 Anayasası’ndan beri sürüyor bu tutum. Çünkü biz, temsili demokrasinin gerektirdiği siyasal kültüre sahip değiliz.

Anlamadım...

Cumhuriyet’in kuruluşunda belirleyici olan seçkinler, halkın serbest iradesiyle belirlenen siyasal organlara karşı güvensizlik besliyorlar. Halkın kendi geleceği için doğru tercihler yapabileceği kanısında değiller. Bu yüzden de bu tercihleri denetliyorlar ve bu denetimi de son derece meşru telakki ediyorlar. Yargı da bu denetim rolünü yerine getiren organlardan biri oluyor.

Yargının siyasete müdahalesi niye 1961 Anayasası’yla başladı peki?

Çünkü 27 Mayıs müdahalesini yapanlar, tüm dikkatlerini iktidarı sınırlamaya ve azınlık haklarını korumaya odakladılar. Yani azınlık haklarının korunmasını sağlayan bir anayasal düzen yaratmaya odaklandılar.

Azınlık kim?

Cumhuriyet’in kurucuları... Çünkü Cumhuriyet’in kurucuları 1950-60 yılları arasında artık iktidarda değillerdi. Hem toplumsal hem siyasal anlamda azınlıktılar artık onlar. Dolayısıyla 1961 Anayasası, seçilmiş iktidarı sınırlamak isteyen bir anlayışla hazırlandı. Yargı burada yasama ve yürütmenin iktidarını sınırlamanın bir güvencesi olarak algılandı. Böylece devletin üç temel organı olan yasama, yürütme ve yargı arasında bir hiyerarşi yaratıldı. En tepede yargı yer aldı. Oysa Batı’da “kuvvetler ayrılığı” ve “hukuk devleti” dendiği zaman bu üç temel organ eşit konumdadır ve yetkilerini anayasal sınırlar içinde kullanmakla yükümlüdürler.

Hiç yorum yok: