7 Mayıs 2008 Çarşamba

Radikal İnternet - Haber, Türkiye, yaşam, ekonomi, spor, sağlık, sanat, sinema, müzik, DVD, eğitim, kitap, çevre, gezi, dış basın, k

Radikal İnternet - Haber, Türkiye, yaşam, ekonomi, spor, sağlık, sanat, sinema, müzik, DVD, eğitim, kitap, çevre, gezi, dış basın, k
Elitizmin kökleri 2500 yıl öncesine uzanıyor. Peki ama neden hâlâ bu kadar güçlü?

Elitizm ya da seçkincilik, sınıflı toplumların düşünce geleneğinde fazla köklü bir gelenek. O kadar köklü ki, hem elitler, hem kendini elit sanıp da elit olmayanlar hem de ne elit olup ne kendini elit sananlar bu gelenekten payını alabiliyor.
Mesela (Buket Aşçı’nın hatırlattığı üzere 1994’te) “Hakkari’nin dağındaki bir çobanla, İstanbul’daki bir profesör aynı oy verme hakkına sahip ” oluşundan yakınan Aziz Nesin ilk gruba örnek; ikinci grubun örneği pek güncel: Aysun Kayacı yine kafayı dağdaki çobanla kendi oyunun eşit oluşuna takmış, ama bunu bilgi düzeyinden çok vergi verme düzeyindeki farkla açıklamaya çalışıyor. Sonuncusuna örnek ise baştakilerin pek bir akıllı, bilgili, iyi olduğunu varsayarak “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diye zaman zaman duaya duran dağdaki çoban, masadaki memur, kondudaki işçi, yani çoğumuz. Bu son grubun tavrını “yanlış bilince” yorup düzelmesini uzun vadeye, köklü toplumsal mücadelelere bırakmak olası. Kayacı gibileri ise, “Pardon, sen biliş kabiliyetinle değil salınış kabiliyetinle üste çıkmış birisin. Elit falan değilsin,” diye uyararak yahut da düpedüz ciddiye almayarak savuşturmak mümkün. Ama bu elitizmin düşünce elitlerinde tezahürü en tehlikeli olanı.

Hiç yorum yok: